Evvel zamanın birinde bir adam varmış. Bu adam aklı başında, zengin bir adammış. Bu adamın bir de oğlu varmış. Oğlu yetişme çağındayken babası hastalanmış. Oğlu babasının yanına gittiğinde, adam;
“Ey oğlum artık bu dünyadan göçüp gitme vaktim gelmiştir, gitmeden sana önemli söyleceklerim , nasihatlarim vardır, demiş.''
Oğlu ;
“ Buyur babacığım, senin bana vereceğin nasihatlar başım gözüm üstünedir. “ demiş.
Baba;
“Ben göçüp gittikten sonra bu miras sana kalacaktır. Mirası sakla, çabala, çalış, öğren, demiş. Hazıra konma emek sarf et. Sarf et ki o emekle yapılan iş hem bereketli olsun , hem de uğurlu olsun. Bu işi yaparken alnından akan tek bir ter olmazsa o iş olmaz. Geceleceğini kendin hazırla. “ demiş.
Ertesi gün babası vefat etmiş.
Günler ayları; aylar yılları kovalamış.
Oğlan babasından kalan mirasını hiç kullanmamış.
Bir gece oğlu;
“Ben artık , emeğimin karşılığını çok iyi aldım gündüz gece çalıştım. Mirasın üstüne bir miktar daha para da ekledim. Artık harcamalıyım, yoksa miras çöp olup gidecek.“ demiş. Ve günler birbirini kovalamış çocuğun parası da mirası da bitmiş. Tuttuğu bakıcı, saray hepsi elinden kayıp gitmiş. Bir ekmeğe muhtaç kalmış. Kapı kapı dolaşırken bir yaşlı adamın evine gelmiş. Yaşlı adam hemen onu tanımış. Oğlum sen kasabanın en zengini değil miydin?
Oğlan;
“Evet, beyim ama bütün mirasım, emeklerim bir anda tükendi. Kala kaldım ortada.“
Yaşlı adam;
“Oğlum emek olmadan yemek olmaz.“ demiş.
Oğlan;
“Çalıştım, çabaladım ama tükendi.“
Yaşlı adam;
“Emeklerini alnından akan tek bir terle yapmadıysan, o yemeğin de tadı tuzu olmaz.“demiş.
Oğlan, alnından akan tek bir teri bile ne görmüş nede hissetmiş. Işte o an anlamış emeğini yerinde yapmadığını.
FATMATÜL ZEHRA HAYTA
7/B Sınıfı Öğrencisi