Yılmaz ailesi İzmir'den İstanbul'a doğru yola çıkmıştı. Arabayı her zamanki gibi Doğa'nın babası kullanıyor, annesi yanında oturuyor, ablası ve Doğa da arkada müzik dinliyorlar.
Yolculuğun ilk saatinde atıştırmalık bir şeyler almak için bir benzin istasyonunun marketinde durdular. Doğalar atıştırmalık bir şeyler yedikten sonra ellerini silmek için de bir ıslak mendil aldılar ve daha sonra da yolculuğa kaldığı yerden devam ettiler. Doğa araba ya biner binmez uyudu. Birkaç saatin sonunda uyanıp atıştırmalık yemek istedi ve öyle de yaptı. Atıştırmalıkları bir güzel yiyip elini ıslak mendille sildi. Daha sonra bir hataya düşüp arabada çöp olmadığı için camı açıp ıslak mendili pencereden sallandırdı. Araba otabanda hızla gittiğinden dolayı ıslak mendil Doğa 'nın parmakları arasında dalgalandı. İlk başta bu çok hoşuna gitti ama sonra sıkılıp ıslak mendili hava bırakıp camı kapattı. O anda ıslak mendil arkadan gelen başka bir aracın camının sürücü tarafına aniden yapılınca sürücü bir anlık direksiyon hakimiyetini kaybetti ve bariyerleri kırıp aşağıya yuvarlandı.
Doğa'nın olanlardan haberi yoktu; ancak İstanbul'a varınca haberlerde gördü ve görür görmez de kendisinin attığı ıslak mendilden dolayı bu kazanın olduğunu fark etti. O an başından aşağıya kaynar sular dökülür gibi oldu ve ağlamaya başladı.İçinde dindirilemez bir vicdan azabı ortaya çıktı. İstambul'dan İzmir'e geri dönerken kazanın olduğu o bölgeyi tekrar gördü ve o an artık gözyaşlarını dindiremez hale geldi. Hiçbir şey olmaz diye attığı ıslak mendil bir kazaya sebep olmuştu. Çektiği bu vicdan azabını bir parça dindirebilmek adına büyüyünce trafik kazalarını engellemek için projeler geliştirdi; ama neye yarardı. O kaza olmuştu bir kere…
Ceren ÖZDEMİR
8/D Sınıfı Öğrencisi