Başka milletler bize “Çılgın Türkler’’ der.
Neden mi? Şanlı tarihimizde bir dakika bile düşünmeden vatan uğruna canını vermeye hazır, zeki, ileri görüşlü Ata’mız ve onunla ölüme gülerek koşan büyük milletimiz var…
Çanakkale Savaşları’nda 57. Alay Komutanı Albay Mustafa Kemal’di. Savaş sırasında cephane bitmişti. Düşman o kadar yaklaşmıştı ki askerlerimiz ne yapacağını bilmiyordu. Bu durumu gören Ulu Önder, 57. Alay’a “Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum.’’ emrini vermişti. İşte bu emir, savaşın kaderini değiştiren emirdi. Bu emir, dünya tarihinde eşi benzeri olmayan bir emirdi. Bu emir, savaşı kazandıran ruhu hazırlayan emirdi. Dünya üzerinde Atatürk dışında bu emri veren başka bir komutan yoktu. Dünya üzerinde Mehmetçik dışında bu emri tereddütsüz yerine getirip tamamı şehit olan bir alay ya da askeri birlik de yoktu. İşte biz bundan ötürü “Çılgın Türkleriz.” İşte, bu yüzden bizi kimse esir edemez. Çanakkale Savaşları’nda bu gerçeği, bu ruhu, 57. Alay’ın tamamının şehit olmasıyla gören düşman, net olarak “Türkler belki öldürülebilir; ama asla esir edilemezler.” demişti.
Ne demiştik? Bizler vatanımız için bir dakika bile düşünmeden canımızı veririz. Çanakkale Savaşları’nda ve Kurtuluş Savaşı’nda yediden yetmişe milletimiz Atatürk’ün “Ya İstiklâl ya ölüm!” emrine bütünüyle uydu. Düşünün bir çok 13-14-15 yaşlarında çocuk cephede savaşıyordu. İstiklal Marşı’mızda geçen bir söz var: “Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.’’ 253.000 genç, yaşlı şehit dile kolay. Şimdi huzur içinde yaşıyorsak bedeli Çanakkale Savaşları’nda kanla ödendi. Belki şuan bu şekilde yaşayamayacaktık. Bu ülke çok zor şartlarda kazanıldı.
Bazı günler menülerinde sadece hoşaf olan Mehmetçik’in, bazı günler yiyecek ekmeği bile yoktu. Aç ve susuz savaştılar… O zamanlar fakirlik de vardı. Ayakkabı yerine ayaklarına geçirdikleri çuvallarla savaşırlardı askerlerimiz. Hatta bunu fırsat bilen düşmanlar yere zehirli çiviler atarlardı helikopterlerden. Bizi insandan saymayıp yere zehirli çiviler atanların yüzünden askerlerimizin bacaklarının kesildiğini duyduğunuzda içiniz burkulmuyor mu?
Ve nihayet, çekilen büyük acılardan ve verilen büyük mücadelelerden sonra günlerden 18 Mart 1915… Zulmün bir cümle gibi noktalandığı gün… Türk halkının ve ulu önderimizin cephede verdiği mücadelenin kutlu bir zaferle sonuçlandığı gündü o gün. Küçük, büyük, nişanlı-evli 253.000 şehitle biten gün o gündü. O gün sağ kolumuz ağrıyordu; ama sol kolumuz mutluydu. Sağ kolumuz 253.000 şehit; sol kolumuz ise zaferdi, askerlerimiz ve o güzel insandı. O gün bedeli neyse ödeyip “Çanakkale Geçilmez!” mesajını bütün dünyaya verdiğimiz gündü. O gün, yeni Türkiye’nin önsözüydü. Bu büyük zafer, kanının son damlasına kadar savaşmaya hazır olan Albay Mustafa Kemal ve onun şanlı milletinindir.
Beyza Naz VARDAR – 7/M