
Saat: 6.45’ti. Sabah kalkabilmek için akşamdan alarm kurmuştum. Alarmın sesi bangır bangır kulaklarımda yankılanırken zor olsa da uyandım.
Hava yağmurluydu, gökte şimşekler art arda çakıyor, sesleri adeta yerleri inletiyordu. Bense okula nasıl gideceğimi kara kara düşünürken yatağımda uyuyakalmışım.
Bir saat sonra şiddetli bir gök gürültüsüyle irkilerek uyandım. Ne kadar geç kaldığımı daha sonra idrak edebildim. Bir yandan giyinip bir yandan da bir şeyler atıştırmaya çalışıyordum.
Çantama daha ne koyduğumu bilmeden içine bir şeyler tıkıştırıp evden koşarcasına çıktım. Tabi o telaşla şemsiyemi evde unutmuşum! Yolda normalde hiçbir zaman görmediğimiz; ama yağmur yağdığında birden ortaya çıkan şemsiye satıcılarını gördüm. Bilirsiniz yağmur yağdığında hemen ortaya çıkarlar. Nasıl oluyor bilmiyorum ; ama oluyor. Kendime yemek almak için cebime attığım paramın hepsiyle kendime bir şemsiye aldım. Şemsiye aldım almasına; ama aç kaldım! Aç kalsam neyse! Bir de son paramla aldığım şemsiyeyi yağmurla karışan rüzgar kırdı!
Bu yağmurun ve rüzgarın benimle alıp veremediği nedir? İnanın kimse bilmiyor. O günü gerçekten çok zor geçirdim. Ama kesinlikle o güne bir daha dönmek istemem. Ah, şu yaramaz yağmur!
Ceren ÖZDEMİR
7\B 2108